Bir süredir medyayı kıyısından da olsa meşkul eden bir konu gündemimizde;
eşcinsellerin askere elverişsiz raporu almak için hastane hastane gezdirilmesi,
türlü doktor heyetleri, testler, cinsel ilişki esnasında çekilmiş resimler,
bireysel şahitlik, aile görüşmeleri gibi zorluklarla karşılaşmasının arkasında
yatan utandırıcı ve insan haklarına ters uygulamalar. Devamında konunun ajite
edilmesi ve “ Bu hamur daha çok su kaldırır” misali devamlı
sulandırılması.
Radikal gazetesinde yayınlanan Erkan Altay ile ilgili
haber bu uygulamaların trajikomik yüzüyle açıkça tanışmamızı sağladı. Arkasında
durulan gerekçe ise eşcinselliğin 24/11/1986 Tarih ve 19291 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinin 17. Maddesi, Hastalık ve Arızalar
Listesi, B bendinde “Psikoseksüel Bozukluk” adı altında değerlendiriliyor
olması. TSK’daki psikiyatri, tüm dünyada kabul edilen ve psikolojik hastalıkları
tanımlayan Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-IV adlı kriteri yerine (2000’de
düzenlenmiştir), aynı kuruluşun DSM-II kriterini kabul ederek (1968’de
düzenlenmiştir) escinselliği bir psikoseksüel durum bozukluğu olarak
tanımlamaktadır. Halbuki eşcinsellik, 1974 yılında DSM listesinde çıkarılmıştır.
Bu noktada uygulamanın bariz bir eskimişlik, güncelleme sorunu yaşadığı
ortadadır.
Şunu da göz ardı etmeyelim, kamu dairelerinde çalışanlar
bilir, her olay veya örnek bu ve benzeri yönetmelikler çerçevesinde sınırlıdır
ve değerlendirilir. Durum böyle olunca GATA’daki psikiyatristlerin, heyetlerinin
farklı bir yaklaşım izleme olasılığı ellerinden alınmıştır. Her başvuran
eşcinsele (Eşcinsel taklidi yapana veya biseksüele) askerliğe elverişsiz raporu
vermek bir çözüm değildir. Kaldı ki bu kişiler iş başvurularında askerlik
hanesine “Muaf” işaretlediklerinde, almış oldukları raporu isteyen kuruma verme
zorunluluğundan kurtulamaz. Bu noktada sorunlar çoğalmakta, eşcinseller
kendilerine uygulanan ötekileştirme ve etiketleme sebebiyle iş hayatında da
benzer zorluk ve dışlanmalarla karşılaşmaktadır. Hamur, gördüğünüz gibi su
kaldırmaya devam eder.
Diğer yandan farzedelim TSK’da eşcinselliğin
psikoseksüel bozukluk kategorisinde görülmediği DSM-IV kullanılıyor olsun.
Tamam, artık eşcinsellik bir ruhsal hastalık değil. Peki o zaman gey bireyler
neye dayanarak askerlikten muaf olmayı isteyecekler?
Vicdani rete mi
kayacağız?
Peki vicdani rette en çok karşılaşılan itiraz sebepleri
nelerdir dersiniz?
1.Düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki
bulmamak,
2.Hiyerarşik ve statüsel yapılandırmalarda yer almayı ahlaki
bulmamak,
3.Güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı
ideolojik ve dini inanca aykırı bulmak.
Enteresan değil mi? Vicdani
retler arasında cinsel yönelim pek göze çarpmıyor. Çünkü Avusturya, Norveç ve
Danimarka gibi Avrupa Birliği ülkelerinde de mecburi askerlik hizmeti bulunmakta
ama tek bir farkla, eşcinseller hizmetlerini kendi cinsel kimlikleriyle açıkça
yapabiliyorlar. Vicdani retçiler (Genelin 5% oranında) ise farklı kamu
görevlerine yönlendiriliyorlar ama hizmet esası halen devam ediyor. Bizde ise
AİHM’e davalar açılıyor, mahkumiyetler oluyor, hamura birkez daha su
katılıyor.
Bakınız, bu dünyada sınırlar olduğu sürece sınırları koruyacak
askerler de olacaktır. Bazı realiteleri değiştiremezsiniz. Hele ki Türkiye’nin
içinde bulunduğu koyu gri coğrafyayı göz ününe alınca. Diğer yandan kamu ve özel
kurumlarda da yönetmelikler her zaman olacaktır çünkü çalışma hayatı bir
disiplin, işleyiş ve yol haritası gerektirir.
Şimdi başka bir örneğe,
Amerika’ya bakacak olursak, askerlik hizmeti için 1993’de kabul edilen “Don’t
Ask, Don’t Tell” (Sorma/Söyleme) yasası ile Amerikan ordusu içerisinde
eşcinseller kimliklerini açıklamadıkları sürece hizmetlerine devam etmiş,
amirleri ise askerlerin cinsel kimlikleri ve eylemleri hakkında herhangi bir
soruşturma açmaktan men edilmiştir. Türkiye bu noktada bile değilken Amerika'da
20 Eylül 2011 tarihinde bu yasanın süresi dolmuş, Obama tarafından yenilenmemiş ve böylece
ordu içerisinde eşcinsel askerlerin varlığı ve kimliklerini özgürcü açıklama
hakkı tanınmıştır. Aynı gün eşcinsel 2 deniz teğmeni ilk gey evliliği
gerçekleştirmiştir. Yapılan araştırmalara göre Amerikan ordusunun 4,5%’i
eşcinsel olduğunu beyan etmekle birlikte toplam rakam 66.000 civarında askere
denk gelmektedir. Eşcinsel yönelimini belirtmek istemeyenleri ve biseksüelleri
de hesaba katacak olursak oranın 10%’lara kadar çıkması kaçınılmazdır. (The
Washington Post, Ed O’Keefe, 27 Ocak 2010)
Eşcinsel gaziler konusunda
mücadele veren Eşit Haklar için Amerikan Gazileri (American Veterans for Equal
Rights) bireylerin askerlik görevleri esnasında sırf patates soymadığının, nöbet
tutmadığının veya bir askeri gazinoda şarkıcılık yapmadığının
göstergesidir.
Peki bizler TSK’da halen eşcinsel olarak görev yapan ve
yapmak isteyen bireylerin varlığını yok mu sayacağız?
Eşcinseller ezik ve
güçsüz mü? Görev ve sorumluluk alamazlar mı?
Çözüm ise askerlikte
eşcinsel kimliğin serbestçe ifadesinde yatmaktadır.
Eşcinsel olarak ve
benim gibi isteyerek askerliğini yapanların da farkına vardığı gibi Türkiye’de
de gizli bir “sorma ve söyleme” uygulanmakta ama bu sanki sözlü bir yönetmelik,
askeri kod gibi algılanmaktadır. Askerlik süresince karşılaşılan disipline
(Yönetmeliğe) ters cinsel eylemler en az eşcinsel olmayan bir bireyin cinsel
eylemi oranında cezalandırılır. Eylemin devamlılığı halinde eşcinsel birey erken
terhis edilir, eşcinsel olmayan birey ise disiplin edilene kadar askeri
cezaevinde tutulur, farklı prosedürler uygulanır. Bu noktada yöntem tartışılır
olsa da eşcinsel birey açısından askerlik bitmiş demektir. Sakın yanlış
anlaşılmasın konu askerlik ve eşcinsellik olunca cinsel eylem örneğini verdim.
Genelde karşılaşılan suçlar ise nöbet yerini terk etmek, firar etmek, verilen
görevi yapmamak, hırsızlık, uyuşturucu satılması/kullanılması, darp gibi daha
pek çok eylem gene TSK’ca yönetmeliğe aykırı bulunmakta ve
cezalandırılmaktadır.
Toparlamak gerekirse kaş yapayım derken göz
çıkarmak olmaz. Gazetelerde yazılan haberlere bakarak bütün eşcinsellerin
askerlik yapmak istemiyor gösterilmesi, askerliğin Türkiye’de sözleşmeli bir
kuruma dönüşmesi durumunda halen ve ileride burada çalışan ve çalışmak isteyen
eşcinsellere yönelik büyük yanlışlar, hak ihlalleri ve tehlikeli kargaşalar
doğurur. Cinsel kimliğimiz dolayısıyla elimizden geldiğince ötekileştirilmeye
nasıl karşı duruyorsak askerlik başta olmak üzere diğer devlet kurumlarında da
(Polislik, öğretmenlik vs.) aynı cesur duruşumuzu sergileyip, medyanın
manşetlere taşıyarak eşcinsel mücadelemizden faydalandığı ve eksen kaymasına yol
açan bu ve benzeri haberleri daha dikkatli bir bakış açısıyla ele
almalıyız.
Ancak o zaman gerçek kimliğimizle Türkiye’de
varolabiliriz.
Can Çavuşoğlu
www.cancavusoglu.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder