26 Temmuz 2013 Cuma

SAMSUNG GALAXY S 4 NİHAYET RAFLARDA YERİNİ ALDI

Samsun Galaxy S 4’de hemen göze çarpan ilk yenilik kendisinden bir önceki S 3 versiyonuyla aynı ölçüleri taşımasına rağmen (136.6x69.8x7.9 mm.) daha büyük bir dokunmatik ekrana sahip olması; ‘5 inç’ Super AMELOD HD (1920x1080) 441 ppi.

Bu ekran üzerinde aynı bir bilgisayarda olduğu gibi 2 ayrı ekranı yan yana kullanabiliyorsunuz. Bundan 4 sene önce benzer çözünürlükte bir televizyonun 1.500$’a satıldığı düşünüldüğünde Samsung teknolojisinin geldiği nokta adeta göz kamaştırıyor.

S 4’ün rakipleri olarak öne çıkan telefonlar; Sony Xperia Z (5 inç ekran genişliği, 1080p çözünürlük, 13 megapiksel kamera, dört çekirdekli Snapdragon S4 Pro işlemci), HTC One (4.7 inç ekran genişliği, 1080p çözünürlük, 1.7 GHz dört çekirdekli Snapdragon 600 işlemci) ve LG Optimus G (5.5 inç ekran genişliği, 1080p çözünürlük, dört çekirdekli Snapdragon 600 işlemci, 13 megapiksel kamera). En büyük farklar ise işlemci (hız) ve bu telefonların hiç birinde Super AMELOD HD özelliği olmaması.

S 4’ün kasasının altında bulunan 1.9 GHz Quad-Core işlemciyi (farklı ülkelerde satışa sunulan 1.6 GHz Octa-Core) hayal ettiğinizde hız adına gelinen son noktayı görebilirsiniz. Özellikle telefonda oyun oynamayı sevenler için büyük ekran, yüksek çözünürlük ve hız bileşenleri bir arada gelince S 4 pazarda hemen kendini hissettirecek gibi gözüküyor.

Sadece 130 gr. ağırlığa sahip S 4’ün diğer Samsung ürünlerinde olduğu gibi iPhone’a karşı en büyük avantajlarından biri sökülebilir bataryası. Böylece kullanıcılar isterlerse yedek batarya taşıyarak gün içinde pil ömrü konusunda yaşayabilecekleri aksaklıkları gidermiş oluyorlar. Biliyorsunuz iPhone’larda batarya kasaya monte edilmiş olarak sunuluyor.

Samsung Galaxy S 4, Android son sürüm 4.2.2 (Jelly Bean), 16/32/64 GB hafıza ve 2GB RAM ile geliyor. Sahip olduğu ekstra hafıza kart girişi (MicroSD) sayesinde kapasitesini istediğiniz kadar arttırabiliyorsunuz. En büyük rakibi iPhone’da MicroSD girişi olmaması kullanıcılar açısından çok büyük bir zorlama.

Kameraya gelince S 4'ün 13 Mega piksel arka ve 2 Mega piksel ön kameraları sadece piksel olarak kulvar atlamanın yanı sıra HD video kaydı, iki kamera aynı anda çekim (Dual Shot), Drama Shot, sesle çekim, 360 Photo, en mükemmel, gece ve panorama çekim gibi daha bir çok özelliği bünyesinde barındırıyor. Hoparlör ayarlarından ‘surround sound’ seçerek müzik deneyiminizi ayrıca farklılaştırabilirsiniz.

Samsung firması, S 3’de de kullandığı IR Blaster özelliği ile (kızıl ötesi) televizyonu, uydu bağlantı kutusunu, DVD oynatıcısını ve modeline göre klimaları bile uzaktan kontrol edebilirsiniz. Bunun yanı sıra ivme ve mesafe ölçme, manyetik pusula ile yön bulma, barometre, sıcaklık ve nem ölçme gibi özellikleri de var.

Son olarak, Samsung her zaman yaptığı gibi aynı versiyondan bir farklı türev daha üreterek Galaxy S 4 ‘Active’ ile suya dayanıklı akıllı telefon pazarında yeni bir çığır açacağa benziyor. İki model arasında işlev ve kapasite açısında pek fark bulunmamakla birlikte Super AMELOD ekran yerine ‘Active’ modelinde daha dayanıklı ama çözünürlüğü düşük TFT LCD kullanılmış. Bu ekranı aynı zamanda eldivenle kullanılabiliyor, böylece yağmurda ve kar altında da istenilen işlevselliği sağlamış oluyorsunuz. S 4 Active’in ölçüleri güçlü kasasına karşın biraz daha büyük ve ağır (139.7x71.3x9.1 mm. ve 153 gr.). Kamerayı koruyan ara yüz sebebiyle fotoğraflarda bir miktar düşük kalite elde edilse de akıllı telefon hayranlarının favorisi olmaya şimdiden aday.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

DİKKAT! DOLAR 2.80 YTL OLACAK...

2013 yılına dolar üzerine ufak bir kehanette bulunarak girmiştim. Hafızaları hemen tazeleyelim:

Obama’nın ikinci başkanlık dönemi, bireysel vergilerde yeni düzenlemeler ve öngörülen artışlarla tekrar gündeme taşındı. Bu uygulama aslında nüfusun yüzde üçünü, yani gelir seviyesi yıllık 1 milyon doların üzerinde olan bireyleri kapsamakta. Hükümetin vergi toplama ayı Ocak olduğu için elde edilen gelirle cari açık 1 günde yarıya inecek (Açık Uçurumu - Deficit Cliff). Amerika, özellikle Ocak ayında ani ama geçici bir ekonomik durağanlığa giriyor. Bir ülkenin para birimi aynı zamanda dünyanın para birimi olarak da değerlendiriliyorsa, bunun Türkiye’ye etkilerini göz ardı edemezsiniz. Amerikan ekonomisindeki bu ani daralma, dünya piyasasında dolara olan talebi aynı hızda arttıracak.”

“Beklentiler ise 1 $’ın yeni değerinin 1.7$’a kadar yükselecek olması (diğer bir tabirle dolar 70% değer kazanacak). Ocak ayının ilk haftasında TL karşısında doların yeni değeri sizi şaşırtmasın. Mümkünse yatırımlarınızı, alacaklarınızı ve borçlarınızı şimdiden buna göre yapılandırın. Amerikan ekonomisindeki daralmanın ise ancak 2013’ün üçüncü çeyreğinden sonra bir toparlanma trendine girmesi bekleniyor.”

“Bir son dakika gelişmesi; doların gidişatından aslında bir komplo teorisi de üretilebilirim. ODTÜ olayları neticesinde siyaset sahnesi kızışmış durumda, sanki diyorum bu ya da benzeri ani bir olayla geleceği önceden belli olan devalüasyonu hem göğüsleyip hem de günahı solculara atmak söz konusu olabilir mi? AKP tabii ki kredi kaybedecektir ama sonrasında bir Suriye hareketiyle bunu kolayca geri toparlayabilir.”

“Demedi demeyin…” diyerek bitirmiştim.

Bu yazı kaleme alındığında dolar 1.75TL seviyelerinde seyrediyordu, bugün ise 2.00 TL’yi (aslında Şubat’ta bulması gereken değerini) azimle zorlamakta. Doların 2013’te 70% değer kazanacağı göz önüne alındığında yıl sonuna doğru gerçek değerinin 2.90 TL civarında olmasını beklemek hiç de şaşırtıcı olmaz. TC Merkez Bankasının dolar rezervlerinde sahip olduğu güçlü pozisyon düşünüldüğünde ise beklentilerimiz açısından daha iyimser bir 2.80 TL rakamını çıkarabiliriz. AKP hükümeti dolar rezerviyle devalüasyona direnmeye devam ede dursun arkadan gelen petrol bindirmesiyle işte asıl film orada kopacak gibi gözüküyor.

TC Merkez Bankası 2013 Aylık Dolar Rezervi Değişimi
  • Ocak 2013           10.355.100.000$
  • Şubat 2013          10.443.700.000$
  • Mart 2013            10.565.000.000$
  • Nisan 2013          11.327.000.000$
  • Mayıs 2013          10.877.300.000$
  • Haziran 2013       10.566.700.000$
2013 Aylık Ham Petrol Verileri (Varil)
  • Ocak 2013            97.49$
  • Şubat 2013           92.05$
  • Mart 2013             97.23$
  • Nisan 2013           93.46$
  • Mayıs 2013          91.46$
  • Haziran 2013       96.40$
  • Temmuz 2013    103.48$
Biraz da ham petrolün durdurulamaz yükselişinin altını çizdikten sonra dolardaki -kimilerine göre- ani ve beklenmedik yükselişi Gezi Parkı Direnişine mal etmeye çalışan sözde ekonomistlere, köşe yazarlarına, AKP danışmanlarına nispet kendi ekonomi gerçeklerimi bu yazı vasıtasıyla sokaktaki normal vatandaşla paylaşmak istedim.

AKP hükümeti, TL’deki değer kaybını Türkiye’nin her tarafında, seçimler yaklaştıkça daha da şiddetlenerek artacak protestoları bahane göstererek topluma yavaş yavaş giydirmeyi planlıyor. ABD Merkez Bankası faiz oranlarındaki beklenen değişim de aslında bir bahaneydi. Petroldeki artışı da Mısır’daki askeri müdahaleye ve iç karışıklıklara bağladılar mı işlem tamamdır.

Dolardaki çıkış, dış ticaretle alakalı bir yön çizerken (ihracat/ithalat yapan firmalar, ürünler ve ham madde) petroldeki artış ise ekonomiyi daha kısa bir zaman diliminde etkiler. Ürün ve hizmetlerin tüketiciye ulaşması esnasında binek araçlar, kara yolu, kargo başta olmak üzere pek çok lojistik parametreyi yeniden fiyatlandırarak –zamlandırarak- ürünün maliyetine direk bir etki söz konusudur (taksimetreyi ve toplu taşıma ücretlerini saymıyorum). Ek maliyetlerle artan ürün ve hizmet fiyatları ise halka zam olarak yansır. Ayrıca 4 ay sonra bol keseden seçim kampanyalarının ve mali savurganlığın ülke ekonomisine getireceği ekstra yükü de göz ardı etmemek gerekir.

Bu noktada iş dünyasının yapması gerekenler ise;
  1. Kredileri, eğer dolar bazında ise mümkün olduğunca, belki bir miktar daha fazla faiz ödeyerek TL’ye çevirmek. Borçları revize ederek seçim sonrasına, yani 2014’e ötelemeye çalışmak.
  2. Alacakları (çek, senet vs.) en kısa sürede belki daha düşük rakamlara tahsil etmek. Olası nakit akışını ise dolara kanalize etmek.
  3. Ürün stoklarını eritmek pahasına mümkün olduğunca hızla ABD ve Avrupa ülkelerine satmaya çalışarak dolar ve avro girişi sağlamak.
  4. ABD ve Avrupa firmalarıyla geleceğe yönelik yeni projeler geliştirmek, ortaklıklar kurmak. Bireysel yatırım projelerini ise en az bir yıllığına askıya almak.
  5. Şirket bazında dinamik ve kendini güncelleyen bir küçülme stratejisi belirlemek. Tasarruf sağlanabilecek her gider kaleminde (elektrik, ulaşım, kira, yeni ürün lansmanı, reklam ve PR çalışmaları, istihdam vs.) biraz daha tutucu tavır sergilemek.
  6. Ekonomik çakılma için şimdiden hazırlıkları tamamlamak ve kemerleri sıkı sıkıya bağlamak.
Doların kara bulutları AKP hükümeti ve ülke ekonomisi üzerinde dolaşmaya çoktan başladı. Arada yağmurlar atıştırıyor. 2013’ün ikinci yarısında fırtınayla karışık sağanak dolar yağışı neticesinde sel baskınları, iflaslar, işten çıkarmalar ve zam üzerine zam görülebilir.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

SİLİVRİ CEZAEVİNE MEKTUBUM VAR

muhlis01Sevgili Muhlis,

Şaşırdın değil mi?

Aklıma ‘peçeteye mektup yazma’ fikri nasıl geldi dersen, hemen anlatayım. Çin’de bir gün parkta yere oturmuş yaşlı bir adam gördüm. Önünde bir çanak içerisinde su ve elindeki resim fırçasını suya batırıp yere bir şeyler yazıyor ama daha ikinci satıra geçmeden betona suyla yazdığı karakterler buharlaşıp kayboluyordu. Hayatımda ilk defa böyle bir şey görmüş, haliyle çok şaşırmıştım. Adamı ilgiyle bir süre öylece izlediğimi hatırlıyorum, ikinci satırı yazmaya başlarken birinci satır kendiliğinden kayboluyor, böylece ikinci satır sanki birinci satırın yerini alıyordu.

Oradakilere sorduğumda adamın ünlü bir halk şairi olduğunu, aşk şiirleri yazdığını ve sadece o anda orada duran canlı şahitlerin yazdıklarını okuyabileceğini öğrendim. Bu dizeler yaşlı adamın kendi şiirlerine ait olduğu için başka yerde yazılı kopyaları da bulunmuyormuş. Yani; şiirin orijinal hali, mükemmel sözler ve yıllarca tatlanmış aşk hikayeleri havaya oracıkta karışıp kayboluyordu.
Sanatın güzelliğini, şairin ve izleyenlerin gittiği o enfes kafaları bir düşünsene...

Hani bir önceki mektubunda bana bazı şiirler yazmıştın ya, aklıma bir an için Çin’deki yaşlı adam geldi. Ve kendi kendime dedim ki ‘ben de Muhlis’e çok farklı bir mektup yazacağım.’ Ve bu peçete fikri çıkıverdi.

Neden dersen; mektubumu öyle narin ve ince bir kağıda yazıyorum ki her an yırtılabilir. Becerdim ve postaladım diyelim, yolculuk esnasında kaybolabilir. Kaybolmadı ve Silivri’ye ulaştı diyelim, mektubu kontrol amaçlı senden önce okuyan infaz koruma memurunun ellerinde parçalanabilir. Herhalde şimdi kendisi de bu satırlarımı okurken gülümsüyordur. Ya da ne bileyim, benden önce başkaları da peçeteye mektup yazmayı denemiştir. Pek orijinal bir fikir olmayabilir ama en azından anlamlı be dostum.

Starbucks Peçetesi 2. Sayfa

Devam edelim...

Bir de tabi öyle boş bir peçete değil bu! Starbucks birader. Yani Amerika. Çaktın mı?
Her sabah dükkana geldiğimde bir bardak alıyorum, 1.97$ yani yaklaşık 4YTL aması var. İçtikten sonra bardağını saklar fişinle geri götürürsen ikincisi bedava. Böylece kahve 2YTL’ye geliyor. Ben de ikinci kahvemi akşamüzeri 5 gibi içiyorum.

Sizin orada çay, kahve kaç para? Yoksa kantinden 3’i bir arada alıp su ısıtıcısında mı hallediyorsunuz? Çiçek büyütmeye izin var mı? El işi, resim türü kurslar oluyor mu? Biraz bunları anlatsana...

Bir tam günün nasıl geçiyor? Sabah sayım kaçta? Kahvaltı nasıl? Öğle/akşam yemekleri karavana mı? Bulaşıklar, ya çamaşırlar? Askerliğe benzeyen yönleri neler? Önce bir kafamda hayal etmek istiyorum. Her şeyi ama her şeyi anlat bana. Samimi olduğun arkadaşlarından bahset mesela. Karakterleri nasıl? Nelere sevinip nelere kızıyorlar? Hayat hikayeleri çok mu farklı?

Sonra mesela okey, iskambil falan oynuyor musunuz? Televizyon olayı? Ya radyo ve gazete? Kitap okuduğunu mektubundan biliyorum. Kütüphane nasıl? Benim kitabım orada yoktur, sana yollasam izin verirler mi? Hem okuduktan sonra sen de kütüphaneye hediye edersin. Bir öğrenip haber verir misin? Belki bu sayede hayranlarım artar :-)
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Seni çok özledim be Muhlis, hem de çok!..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Sessizlik
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Sensizlik
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Starbucks Peçetesi 3. Sayfa

Fazla duygusala bağlamamak lazım. Çünkü ben burada sana üzülürken eminim sen orada kat be kat üzüleceksin. Ne senin, ne de benim işimize gelmez bu.

Konuyu değiştiriyorum...

Türkiye’de son bir aydır kötü şeyler oluyor. Haberin vardır. Millet isyanda, sokaklarda, millet tek yürek. Protestolar, polisin müdahaleleri, ölenler, tek gözü kalanlar, yaralananlar ve tutuklananlar. Bir cadı avıdır gidiyor. Ülkenin gidişatı hiç iyi değil. Sonra bir de ‘barış süreci’ var, güya PKK çekiliyormuş. Şırnak’ta kimlik kontrolü yapıyorlar, şantiyeleri basıyorlar, insanları kaçırıyorlar. Hepsi yalan, dolan yani. Daha da kötüleşmesinden korkuyorum.

Diğer yandan burada, Amerika’da rahatım yerinde. Bazen de böyle düşündüğüm için kendime kızıyor, doğrusunu söylemek gerekirse utanıyorum. Sonra diğer yanım diyor ki; ‘koy gitsin, tam zamanında kapağı attın, rahat bir tarafına mı battı?’

Rahat bir tarafıma mı battı Muhlis?
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Ayrılık zamanı geldi. Mektubum oldu ya acayipliğinden ve narinliğinden eline ulaşmadı, yolda buharlaştı, belki yırtıldı, başkalarının elinde paralandı, buruşturulup bir kenara atıldı, ben de ünlü bir halk şairi değilim zaten. Ama en azından köşe yazılarımın yayınlandığı haber portalına kopyasını aynen koyacağım. Sen özgür kalınca okursun diye...

Kendine çok dikkat et, oldu mu? Terli terli soğuk sular içmiyoruz. Kafayı da üşütmüyoruz.

Gözlerinden hasretle öperim.

Sevgi, barış, kardeşlik, dürüstlük, adalet ve insan gibi yaşamak adına.

Hızır eli ile...

28 Haziran 2013 - Florida, U.S.A

Hikayenin başı için: Silivri Cezaevinden Metrosfer yazırına mektup var!