15 Eylül 2012 Cumartesi

GEY YORK CITY - BÖLÜM I

“Stonewall’da yaşanan üzücü olaylardan sonra ülkemiz (ABD) 40 yıl zarfında uzun yol kat etti. New York’ta geçen sene kanunlaşan gey evlilikler ise şehrimiz adına özellikle tarihi bir önem taşıyor ve Gey, Lezbiyen, Biseksüel, Transseksüel bireyler ve aileleri açısından her konuda dünyadaki liderliğimizi sürdürmeye kararlıyız. Bundan dolayıdır ki “NYC I DO” projesi çerçevesinde şehrimizin tanıtım ve pazarlama ekibiyle ortak (NYC & Company) LGBT Evlilik Paketleri sunuyoruz. Birbirlerine âşık çiftlere bizden daha fazla “Hoş geldiniz” diyen başka bir şehir olduğunu düşünmüyorum. Bizler, bu açık yürekli duruşumuzdan dolayı gururluyuz, sizler de New York’ta geçirdiğiniz süre zarfında umarım güzel şehrimizin sunduğu eşsiz olanaklardan gönlünüzce faydalanırsınız.”
Michael J. Bloomberg, New York Şehri Belediye Başkanı
FunMaps, New York, Summer 2012

Elimde tuttuğum gey magazinin giriş cümleleriydi bunlar. Bir anda aklıma İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı geldi, mukayese bile götürmeyeceğini için o konuya hiç girmeden doğrudan gezimi anlatmaya geçiyorum.
Evet, geçen haftaki New York ziyaretim bolca sevinç, geleceğe dair umut, aileme kavuştuğum için mutluluk, ayrılırken yaşadığım burukluk gibi daha birçok duygu barındırıyordu. Ama bu yazımda duygulardan biraz olsun uzaklaşıp, sizlere New York’un göz kamaştıran gökdelenleri ve ışık cümbüşü altında yaşanan, bir o kadar da eğlenceli gey hayatını aktarmak istiyorum.
Şöyle düşünün; New York’u kendi adıma gezdim ve gördüm, sizin adınıza da kaleme aldım. Tabi, bu arada pek çok konu ve mekâna değineceğim için yazım biraz uzun olacak, o yüzden iki bölüme ayırdım. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
İlk başlangıç noktası ve gidilmesi gereken en önemli yer bence hiç kuşkusuz Stonewall Inn’di. Burası 1969’lardaki aslına sabit kalınarak korunmuş, New York’ta artan homofobik polis şiddetine karşı gey, lezbiyen ve transseksüellerin isyan ederek ayaklandığı ilk mekân. Adeta bir abide olma özelliği taşımasına rağmen öyle hayal edebileceğiniz gibi devasa, abartılı bir yer değil. Hatta girişi bile daracık, köşede bir bilardo masası, kapasitesi bilemediniz 100 kişi. İçerisi üzerinizde gezinen dost gözleri hissetmenize yetecek kadar loş bir ışıkla aydınlatılmış. Hatıra t-shirt’lerin fiyatı 20$ ve giriş ücretsiz. Kapıda resimli kimlik kontrolü yapılıyor çünkü New York’ta barlarda alkol tüketme yaşı 21, 18-21 arası müşterilere ise içki servisi yapılmıyor. 53 Christopher Street, Manhattan. www.thestonewallinnnyc.com

Hemen yanında yer alan meşhur Duplex ise iki katlı bir bar. Üst kat daha çok sohbet etmek için kullanılıyor. Alt katta, girişte sola yerleştirilmiş piyanodan süzülen klasik New York şarkılarını dinleyebilirsiniz (New York State of Mind, Billy Joel). Tüm bar hep bir ağızdan şarkılara eşlik ediyor. Sanırım canlı müzikten olsa gerek ortam daha coşkulu, mikrofonu kapıp şarkıyı eline (diline) alanlar da cabası. Rahatsınız. Burada siz New York’sunuz. Giriş ücretsiz. Kapıda gene kimlik kontrolü var. Bu arada hatırlatmak isterim, Amerika’da gey veya normal hiçbir barda, kulüpte damlı/damsız gibi abuk sabuk bir uygulama yapılmaz. 61 Christopher Street, Manhattan. www.theduplex.com
Bu iki barın hemen karşısında, içerisinde ayakta duran iki gey ve banklara oturmuş iki lezbiyen heykelinin bulunduğu (Gey Özgürlük Heykeli, Heykeltıraş George Segal, 1992) ufak ama meşhur Christopher Parkı yer alıyor. Bulunduğunuz noktadan güneye doğru Christopher caddesinden 20 dakika yürüyüşle Hudson Nehrine ve Christopher Caddesi Rıhtımına (Pier 45) ulaşıyorsunuz. Burası gey çiftlerin güneşli günlerde çimenlere uzanıp sarmaş dolaş, aşklarını özgürce yaşadıkları parklardan bir tanesi. Karşı kıyaya konuşlanmış New Jersey’in manzarası ise cabası. Rıhtımın sonundaki alanda haftanın bazı günleri tango kulüplerinden nostaljik danslar izleyebilirsiniz. Dans edenler arasında 1960-1970 ruhunu gerek kıyafetleriyle gerekse naziklikleriyle yansıtan eski New Yorklularla tanışmanız, hatıra fotoğrafı çekmeniz mümkün.

Hareketli mekânlar arasında size ayrıca Boxers’dan bahsedebilirim. Burası son zamanlarda oldukça popüler bir Sport Bar (Büyük ekranlarda değişik spor müsabakalarının gösterildiği bar tarzı). Adından da anlaşılacağı üzere yakışıklı ve kaslı tüm çalışanlar sadece üzerlerinde bir boxer‘la size hizmet ediyor. Barın ortasında konuşlanmış boks ringi görünümünde ufak sahnede erkek dansçılar (Go go boys) sizi eğlendiriyor. Ayrıca gene iki bilardo masası bulunuyor. Burada bir parantez açmak isterim; aslında Amerika’daki bilardo kültürü, barlarda daha çok bir tanışma ve sosyalleşme amacı güdüyor. Oynayan kişiler sanmayın o masayı birkaç saatliğine kiralamış. Yenen oyuncunun masada kaldığı ve yeni gelenle oynamaya devam ettiği bir kültür bu, ta ki yenilip yerini yeni kazanana bırakana kadar. Böylece siz de eğer isterseniz, masanın kenarına bozuk paranızı koyarak (genelde 25 sent bırakıyorsunuz, oyun ise 4 çeyrek yani 1$) yenenle oynamak için sıraya girebilirsiniz. Boxers’a giriş 20$ ama bizden nedense almadılar. Şans diyelim. 37 West 20th Street, Manhattan. www.boxersnyc.com
Sonrasında bir de Splash yaptık. Burası tam anlamıyla bir dans kulübüdür. Cumartesi olduğu için içerisi bayağı kalabalıktı. Giriş ücreti; erkekler 20$, bayanlar ise 25$, bu ufak 5$’lık fark sanırım bayanlara bir mesaj niteliğinde. Herkes ama herkes gayet fit görünümlü, düzenli spor yaptıkları belli ama işin ilginç yanı öyle pek kaslı değiller. Nasıl desen? Bu tip vücutlara genelde “Runner’s Body” deniyor, yani düzenli koşan kişilerin fiziğine sahipler. Kıyafet tarzına gelince genelde kot pantolon üzerine koyu renk ve yakalı, ince dökümlü t-shirtler. Bir de, İngiliz tarzı dar kumaş pantolon altına zıt renk bağcıklı mokasenler, çorap ise giyilmiyor. Bu, ikinci tarz, açık renkte gömlekler tercih etmiş. Ayrıca bizde çokça abartıldığı gibi her tarafı saran bir “Toms” modası yok. Bir de “Business Type”, takım elbisesiyle gelmiş ayrı bir tayfa var. Takım elbiselerde hâkim renk ise genelde gri, sanki Wall Street’teki işlerinden çıkıp kendilerini bu kulübe zor atmış gibiler. Müzik tarzı Top 20 remixlerinden oluşuyor. 50 West 17th Street, Manhattan. www.splashbar.com

Kafanıza, “Bu tür bir yerde kalabalıkla nasıl kaynaşacağım?”, şeklinde bir soru da takılabilir. Size önerebileceğim tanışma cümlesi; “Nice shirt (shoes), where did you get it? – güzel gömlek (ayakkabı), nereden aldın?” iyi bir başlangıç olacaktır. Sohbetten ayrılmak için ise; “Glad to meet you, I’ll be around – Tanıştığıma memnun oldum, buralarda olacağım” olabilir. Yani, öyle “Ateşin var mı? Nasılsın? Nasıl gidiyor?” tarzı yaklaşımlar New York’ta pek hoş karşılanmaz. Öncelikle rahat ve doğal olmanızda fayda var, iltifat güzel şeydir, kime yapılsa hoşuna gider. Ayrıca iletişim tarzınız da ön plana çıkmış olur.
Bir sonraki gün gezimize Pieces Bar’dan başladık. Buraya da giriş ücretsiz. Güzel, klasik bir gey bar, benim buraya gitmekteki asıl amacım düzenledikleri “Gey bingo - tanışma” partilerini yerinde izlemekti. Sonradan öğrendim ki sadece Pazar günleri, saat 5’den sonra oynanıyormuş ama olsun. Olayı size kısaca özetliyeyim; gey bingo’ya her katılan kişinin üstüne bir numara yapıştırılıyor ve köşedeki posta kutuları arasında o numaraya ait bir yer ayrılıyor. Sizden hoşlanan, ilgilenen kişi posta kutunuza gidip, mesela, size bir soru yazıp bırakıyor. “Boş zamanlarında neler yapmaktan hoşlanırsın?”, gibi. Böylece posta kutunuz doluyor, sonra bir ara veriliyor ve herkes posta kutusuna gidip soruları cevaplıyor. Tabi siz de başkalarına merak ettiğiniz soruları sorabilirsiniz. Bu mektuplaşma bir süre böyle devam ediyor, sonrasında ise tanışmak, biraz daha kaynaşmak ve geceye kaldığı yerden devam etmek geliyor. 8 Christopher Street, Manhattan. www.piecesbar.com

Şimdilik bir teneffüs arası verelim, ikinci bölümde ise sizi nefes kesen bir striptiz kulübü; Hunk-o-Mania, bekliyor.
Sevmek ve sevilmenin canlılığı yüzünüzden okunsun, hoşçakalın.

Can Çavuşoğlu
www.cancavusoglu.info

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder