“Stonewall’da yaşanan üzücü olaylardan
sonra ülkemiz (ABD) 40 yıl zarfında uzun yol kat etti. New York’ta geçen sene
kanunlaşan gey evlilikler ise şehrimiz adına özellikle tarihi bir önem taşıyor
ve Gey, Lezbiyen, Biseksüel, Transseksüel bireyler ve aileleri açısından her
konuda dünyadaki liderliğimizi sürdürmeye kararlıyız. Bundan dolayıdır ki “NYC I DO” projesi çerçevesinde
şehrimizin tanıtım ve pazarlama ekibiyle ortak (NYC & Company) LGBT Evlilik Paketleri sunuyoruz. Birbirlerine
âşık çiftlere bizden daha fazla “Hoş geldiniz” diyen başka bir şehir olduğunu
düşünmüyorum. Bizler, bu açık yürekli duruşumuzdan dolayı gururluyuz, sizler de
New York’ta geçirdiğiniz süre zarfında umarım güzel şehrimizin sunduğu eşsiz olanaklardan
gönlünüzce faydalanırsınız.”
Michael
J. Bloomberg, New York Şehri Belediye Başkanı
FunMaps,
New York, Summer 2012
Elimde tuttuğum gey magazinin giriş
cümleleriydi bunlar. Bir anda aklıma İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
geldi, mukayese bile götürmeyeceğini için o konuya hiç girmeden doğrudan gezimi
anlatmaya geçiyorum.
Evet, geçen haftaki New York ziyaretim
bolca sevinç, geleceğe dair umut, aileme kavuştuğum için mutluluk, ayrılırken
yaşadığım burukluk gibi daha birçok duygu barındırıyordu. Ama bu yazımda
duygulardan biraz olsun uzaklaşıp, sizlere New York’un göz kamaştıran
gökdelenleri ve ışık cümbüşü altında yaşanan, bir o kadar da eğlenceli gey
hayatını aktarmak istiyorum.
Şöyle düşünün; New York’u kendi
adıma gezdim ve gördüm, sizin adınıza da kaleme aldım. Tabi, bu arada pek çok
konu ve mekâna değineceğim için yazım biraz uzun olacak, o yüzden iki bölüme
ayırdım. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
İlk başlangıç noktası ve gidilmesi
gereken en önemli yer bence hiç kuşkusuz Stonewall Inn’di. Burası 1969’lardaki aslına
sabit kalınarak korunmuş, New York’ta artan homofobik polis şiddetine karşı
gey, lezbiyen ve transseksüellerin isyan ederek ayaklandığı ilk mekân. Adeta
bir abide olma özelliği taşımasına rağmen öyle hayal edebileceğiniz gibi devasa,
abartılı bir yer değil. Hatta girişi bile daracık, köşede bir bilardo masası, kapasitesi
bilemediniz 100 kişi. İçerisi üzerinizde gezinen dost gözleri hissetmenize
yetecek kadar loş bir ışıkla aydınlatılmış. Hatıra t-shirt’lerin fiyatı 20$ ve
giriş ücretsiz. Kapıda resimli kimlik kontrolü yapılıyor çünkü New York’ta barlarda
alkol tüketme yaşı 21, 18-21 arası müşterilere ise içki servisi yapılmıyor. 53
Christopher Street, Manhattan. www.thestonewallinnnyc.com
Hemen yanında yer alan meşhur Duplex
ise iki katlı bir bar. Üst kat daha çok sohbet etmek için kullanılıyor. Alt
katta, girişte sola yerleştirilmiş piyanodan süzülen klasik New York şarkılarını
dinleyebilirsiniz (New York State of
Mind, Billy Joel). Tüm bar hep bir ağızdan şarkılara eşlik ediyor. Sanırım
canlı müzikten olsa gerek ortam daha coşkulu, mikrofonu kapıp şarkıyı eline
(diline) alanlar da cabası. Rahatsınız. Burada siz New York’sunuz. Giriş
ücretsiz. Kapıda gene kimlik kontrolü var. Bu arada hatırlatmak isterim,
Amerika’da gey veya normal hiçbir barda, kulüpte damlı/damsız gibi abuk sabuk
bir uygulama yapılmaz. 61 Christopher Street, Manhattan.
www.theduplex.com
Bu iki barın hemen karşısında, içerisinde
ayakta duran iki gey ve banklara oturmuş iki lezbiyen heykelinin bulunduğu (Gey Özgürlük Heykeli, Heykeltıraş George
Segal, 1992) ufak ama meşhur Christopher Parkı yer alıyor. Bulunduğunuz
noktadan güneye doğru Christopher caddesinden 20 dakika yürüyüşle Hudson
Nehrine ve Christopher Caddesi Rıhtımına
(Pier 45) ulaşıyorsunuz. Burası gey
çiftlerin güneşli günlerde çimenlere uzanıp sarmaş dolaş, aşklarını özgürce
yaşadıkları parklardan bir tanesi. Karşı kıyaya konuşlanmış New Jersey’in
manzarası ise cabası. Rıhtımın sonundaki alanda haftanın bazı günleri tango
kulüplerinden nostaljik danslar izleyebilirsiniz. Dans edenler arasında 1960-1970
ruhunu gerek kıyafetleriyle gerekse naziklikleriyle yansıtan eski New
Yorklularla tanışmanız, hatıra fotoğrafı çekmeniz mümkün.
Hareketli mekânlar arasında size ayrıca
Boxers’dan bahsedebilirim. Burası son zamanlarda oldukça popüler bir Sport Bar
(Büyük ekranlarda değişik spor müsabakalarının gösterildiği bar tarzı). Adından
da anlaşılacağı üzere yakışıklı ve kaslı tüm çalışanlar sadece üzerlerinde bir
boxer‘la size hizmet ediyor. Barın ortasında konuşlanmış boks ringi görünümünde
ufak sahnede erkek dansçılar (Go go boys) sizi eğlendiriyor. Ayrıca gene iki
bilardo masası bulunuyor. Burada bir parantez açmak isterim; aslında Amerika’daki
bilardo kültürü, barlarda daha çok bir tanışma ve sosyalleşme amacı güdüyor.
Oynayan kişiler sanmayın o masayı birkaç saatliğine kiralamış. Yenen oyuncunun
masada kaldığı ve yeni gelenle oynamaya devam ettiği bir kültür bu, ta ki
yenilip yerini yeni kazanana bırakana kadar. Böylece siz de eğer isterseniz, masanın
kenarına bozuk paranızı koyarak (genelde 25 sent bırakıyorsunuz, oyun ise 4
çeyrek yani 1$) yenenle oynamak için sıraya girebilirsiniz. Boxers’a giriş 20$
ama bizden nedense almadılar. Şans diyelim. 37 West 20th Street, Manhattan.
www.boxersnyc.com
Sonrasında bir de Splash yaptık.
Burası tam anlamıyla bir dans kulübüdür. Cumartesi olduğu için içerisi bayağı kalabalıktı.
Giriş ücreti; erkekler 20$, bayanlar ise 25$, bu ufak 5$’lık fark sanırım
bayanlara bir mesaj niteliğinde. Herkes ama herkes gayet fit görünümlü, düzenli
spor yaptıkları belli ama işin ilginç yanı öyle pek kaslı değiller. Nasıl
desen? Bu tip vücutlara genelde “Runner’s
Body” deniyor, yani düzenli koşan kişilerin fiziğine sahipler. Kıyafet
tarzına gelince genelde kot pantolon üzerine koyu renk ve yakalı, ince dökümlü
t-shirtler. Bir de, İngiliz tarzı dar kumaş pantolon altına zıt renk bağcıklı
mokasenler, çorap ise giyilmiyor. Bu, ikinci tarz, açık renkte gömlekler tercih
etmiş. Ayrıca bizde çokça abartıldığı gibi her tarafı saran bir “Toms” modası yok. Bir de “Business Type”, takım elbisesiyle
gelmiş ayrı bir tayfa var. Takım elbiselerde hâkim renk ise genelde gri, sanki
Wall Street’teki işlerinden çıkıp kendilerini bu kulübe zor atmış gibiler. Müzik
tarzı Top 20 remixlerinden oluşuyor. 50 West 17th Street, Manhattan. www.splashbar.com
Kafanıza, “Bu tür bir yerde kalabalıkla
nasıl kaynaşacağım?”, şeklinde bir soru da takılabilir. Size önerebileceğim
tanışma cümlesi; “Nice shirt (shoes), where did you get it? – güzel gömlek
(ayakkabı), nereden aldın?” iyi bir başlangıç olacaktır. Sohbetten ayrılmak
için ise; “Glad to meet you, I’ll be around – Tanıştığıma memnun oldum,
buralarda olacağım” olabilir. Yani, öyle “Ateşin var mı? Nasılsın? Nasıl
gidiyor?” tarzı yaklaşımlar New York’ta pek hoş karşılanmaz. Öncelikle rahat ve
doğal olmanızda fayda var, iltifat güzel şeydir, kime yapılsa hoşuna gider. Ayrıca
iletişim tarzınız da ön plana çıkmış olur.
Bir sonraki gün gezimize Pieces
Bar’dan başladık. Buraya da giriş ücretsiz. Güzel, klasik bir gey bar, benim
buraya gitmekteki asıl amacım düzenledikleri “Gey bingo - tanışma” partilerini
yerinde izlemekti. Sonradan öğrendim ki sadece Pazar günleri, saat 5’den sonra
oynanıyormuş ama olsun. Olayı size kısaca özetliyeyim; gey bingo’ya her katılan
kişinin üstüne bir numara yapıştırılıyor ve köşedeki posta kutuları arasında o numaraya
ait bir yer ayrılıyor. Sizden hoşlanan, ilgilenen kişi posta kutunuza gidip,
mesela, size bir soru yazıp bırakıyor. “Boş zamanlarında neler yapmaktan
hoşlanırsın?”, gibi. Böylece posta kutunuz doluyor, sonra bir ara veriliyor ve
herkes posta kutusuna gidip soruları cevaplıyor. Tabi siz de başkalarına merak
ettiğiniz soruları sorabilirsiniz. Bu mektuplaşma bir süre böyle devam ediyor,
sonrasında ise tanışmak, biraz daha kaynaşmak ve geceye kaldığı yerden devam
etmek geliyor. 8 Christopher Street, Manhattan. www.piecesbar.com
Şimdilik bir teneffüs arası
verelim, ikinci bölümde ise sizi nefes kesen bir striptiz kulübü; Hunk-o-Mania,
bekliyor.
Sevmek ve sevilmenin canlılığı
yüzünüzden okunsun, hoşçakalın.
Can Çavuşoğlu
www.cancavusoglu.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder