23 Nisan 2013 Salı

İSTANBUL İZLENİMLERİ - 4: 'KİTAP, YAZAR, DOST'

Uzun zamandır takip ediyordum, kendisiyle tanışmak benim Türkiye’ye gelişime ve ikimizin katılımıyla gerçekleşen Ayı Sözlük Birinci Yazarlar Zirvesine kısmetmiş. Yazar, DJ, aktivist, iyi insan Murat Renay’dan bahsediyorum.

Ben, biraz hasta olmama rağmen heyecanlı ve hiperaktif, o ise rahat ve dingin. Zirve’de “İstersen moderatör olayım, soruları gelişine göre sana ve bana paslarım” fikrime gayet olumlu yaklaştığı an, aslında egolarından ne kadar sıyrılmış olduğunu anladım. 50'den fazla Ayı Sözlük yazarıyla gerçekleşen lezzetli sohbet sonrasında ikimiz de kura ile 3’er okura kitaplarımızdan hediye ettik. Kendimizi de ihmal etmeden.

“Sevgili Can, buralardan oralara giderken beni severek okuman dileğiyle” yazıyordu, Murat Renay’ın ikinci kitabı, Ben Senin Bildiğin Erkelerden Değilim’in kapağında.

Dediği gibi oralardan buralara geldi bu kitap ve severek okundu.

Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim

En çok bu kitabın duruşunu sevdim. Adeta bir kimliği vardı. Ellerimin arasında ve gözlerimin ucunda olabildiğince rahat ve samimiydi.

Murat Renay, ikinci kitabında kaldığı yerden maceralarını anlatmaya devam ediyor. İlk başta sanki şahsınıza yazılmış bir anı defteri okuyorsunuz hissi uyandırıyor. Yanınızda uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuz ve başından geçen kah ilginç, kah üzücü bir o kadar da keyifli anılarını paylaşıyor, pardon, size okutuyor.

İşten kovulmasıyla yeni bir işe başlayana kadar geçen süre zarfında Murat’ın hayatında bir kırılma noktası yaşanıyor ve ilk kitap “Söylenmeyen” le tanışıyoruz. Bu süreci ikinci kitapta daha iyi anlayabiliyorsunuz hele ki benzer tecrübeler yaşadıysanız. Aralara ise okurlardan gelen ilginç mektuplar serpiştirilmiş, özellikle bir okurla gerçekleştirdiği, yazarın zihninde bile “acaba”lar çoğaltan bir tanışma ve sohbet de hikayede yerini almış.

Sevgiliye Dair Bir Bölüm’de “İnternetteki profillerinde vücudunun en mahrem yerlerinin, en cüretkar fotoğraflarını koyup da ‘aşk arıyorum’ diyen tiplerden olmadım hiç” derken Renay, aslında ne aradığını kitabın sayfaları arasına gizlemeyi bilmiş.

Bir Ana-Oğul’un Hikayesi ise tek kelimeyle mükemmel...

Ama sonrasında Murat’ın İzmir’e ailesini görmeye gitti bölümde Selma Teyze ile o önemli kahveyi içip içmediğini sanırım daha sonra öğreneceğiz.

Gene kitabın bir bölümünde, “Fotoğraflar artık bilgisayarların içinde, hafıza kartlarında ya da Facebook albümlerinde hapis kalıyor. Oysa fotoğraf, işte benim bu gece kucağıma döktüğüm, yerlere saçtığım gibi özgür olmalı”, tepkisiyle Renay acaba kendi gerçekliğinin boyut değiştirmiş halini mi eleştiriyor? Çünkü sadece resimlerimiz değil artık bütün hayatımız bilgisayara; resimlere, e-postalara, dosyalara hapsolmuş durumda.

Hande’nin nasıl bir kadın olduğunu ve “bir insanın içine yerleşen Lezbiyen Cininden kurtuluşunu” merak ediyorsanız fazla söze ne hacet, yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

Bu vesileyle bir çok özel soruyu da biriktirdim, Murat Renay ile yüz yüze bir dahaki karşılaşmamıza saklıyorum ama bu sefer oturup bir kahve içmecesine. Kahveler de benden...

Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim ile daha tanışmadıysanız okuması rahatlatan, su gibi akıp ruhunuzu serinleten bir kitap. Yaza hazırlıklar da başlamışken diyorum, mutlaka edinmenizi tavsiye ederim.

www.cancavusoglu.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder