5 Kasım 2012 Pazartesi

ABD’DEN TÜRKİYE VE ORTADOĞU NASIL GÖRÜNÜYOR?

Arap Baharının ters esintine yakalanan AKP Hükümeti, 29 Ekim tartışmalarından sonra tüm yurtta eş zamanlı düzenlenen ve adeta gövde gösterisine dönüşen yürüyüşlerle neye uğradığına şaşırdı. Polisle vatandaşı gazlı sözlü, tekme tokatlı karşı karşıya getiren bu Anıtkabir çıkarması, AKP’ye karşı bir toplumsal tepki ya da Cumhuriyetin yeniden dirilişi mi? Yoksa yaklaşan Suriye savaşının ayak sesleri mi?

Bu yazımda konuya biraz da jeopolitik açıdan yaklaşacağım.
Suriye’de yıllardır iktidarda olan Baas Rejimi, sosyalist yapısından dolayı halkına uyguladığı baskı ve şiddeti arttırmasına rağmen hamisi Rusya tarafından sürekli desteklenmektedir. Suriye’de konuşlanmış 100.000 Rus askeri ise Suriye’nin bu ülke ile kurduğu göbek bağının kanıtıdır. Rusya, iki ülke arasındaki anlaşmalar çerçevesinde Suriye’ye sadece silah satmakla kalmaz aynı zamanda Akdeniz’e açılan limanları ile bölgede söz sahibi olma hakkı da elde etmiş olur. Amerika’nın ise buna karşılık aynı bölgede, Adana’da İncirlik askeri üssü bulunmaktadır. Bu askeri yapılanmayı İngilizlerin Güney Kıbrıs’ta konuşlanmış Ağratur ve Dikelya üstleri izlemektedir.

Ortak düşman İran
Amerikan ve İngiliz üstlerinin bölgedeki varlığı, soğuk savaş döneminde Rusya’ya karşı savunma amaçlı düşünülmüş olsa da yeni kurulan İsrail Devletinin bir bakıma garantisini ifade etmekteydi. Günümüze gelindiğinde ise ortaya çıkan yeni ve ortak düşman İran’dır. İsrail defalarca İran’ın nükleer güce sahip olmasına izin vermeyeceğini ve eline geçen ilk fırsatta saldıracağını belirtmiştir. Aslında sadece bu söylemiyle bile İran’a fiilen savaş açmış durumdadır.

Cevabı çok önceden bilinen soru ise; İsrail’in İran’a nasıl müdahale edeceğidir.
İsrail uçakları, İran’ın nükleer tesisleri bombalamak için bizim hava koridorumuzu kullanamaz zira bu, Türkiye ile İran’ın savaşa girmesi anlamına gelir.  Alternatif hava koridoru ise Suriye ve Irak üzerinden geçmektedir. Henüz emekleme dönemindeki yeni Irak Hükümetinin mevcut hava gücü ve savunma sistemleri ancak Amerika varlığı ve desteğiyle ayakta kalabilir. Geriye ise sadece Suriye engeli kalmaktadır.

Suriye’deki rejimin neden değişmesi gerektiğini şimdi anladınız mı?
Bu noktada Türkiye devreye girmektedir. Çünkü Suriye, Türkiye’ye karşı sürdürdüğü politikalarla ve yıllarca PKK’ya ev sahipliği yapmasıyla aslında görünmez en büyük ve aktif düşmanı konumundadır. Bu düşmanın göbeğinin ise kime bağlı olduğunu size tekrar hatırlatmama gerek yok. Jetimizin düşürülmesinden sonra Akçakale İlçesine isabet eden top mermisi ve 5 vatandaşımızın öldürülmesiyle tırmanan süreçte artık her fırsatta Suriye’ye askeri karşılık verilmektedir. Aynı İsrail örneğinde olduğu gibi aslında cephesi olmayan ama fiilen devam eden bir savaş durumu oluşmuştur.

Diğer yandan İran ise diken üstünde oturmaktadır çünkü doğu komşularından Afganistan ve Pakistan hazırda Amerika ile stratejik ortaklık içerisindedir. Haritayı açıp önünüze koyduğunuzda İran’ın nasıl dört bir yandan kıskaca alınmış olduğunu görürsünüz. Uygulanan ekonomik ambargoları ise şimdilik saymıyorum. İran, yaklaşan sonu geciktirmek ve bir an önce nükleer güce kavuşmak adına Suriye rejimini elinden geldiğince desteklemekte, ayrıca Lübnan ve Ürdün’deki iç karışıklıkların arkasında parmak izlerini bırakmaktadır. Diğer yandan Pakistan ve Afganistan’da yapılanan Taliban’a, can düşmanı olmasına rağmen, yakınlaşarak farklı senaryolar kurgulamanın peşindedir. İran’ın güçlü etkisini Pakistan’da oluşturulmak istenen Türkiye benzeri toplumsal hareketlerde görebilirsiniz.
Satranç tahtası üzerinde yapılan ustaca hamlelerin aynıları şimdilerde Ortadoğu’da sergilenmektedir.

29 Ekim olayları Türkiye’yi kargaşaya götürmenin aracı mıydı?
Arap Baharının ters esintisi derken aslında tam da bundan bahsetmek istemiştim. 29 Ekim’de sokaklara dökülen binlerce kişinin örgütlenme şekli ve genelinin sosyalist olması, bende sanki başka bir şeyleri çağrıştırıyor.  Bu “başka bir şeyleri” ajite etmek için ise nedense genelde hep Atatürk, özelde ise şimdilik Cumhuriyet Bayramı’nın kullanılması sırf AKP’yi değil tüm Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir kargaşaya doğru götürüyor. Sonrasında sahneyi, açlık grevlerine yönelik protestolar ve yürüyüşler alacaktır.

Bu tür toplumsal kargaşaların büyüklüğü milyonlara ulaştığında ise artık Türkiye’de askeri veya sivil bir darbe olamayacağına göre gidişat Suriye ile savaşı işaret etmektedir. Çünkü ancak bir savaş ortamında ülke halkı birbirine kenetlenir ve kişisel çatışmalar unutulur. AKP’nin hedefindeki iktidarda kalma süreci sonunda bu gerçeği anlamasını sağlayacaktır. Neo-Osmanlıcı tabanından aldığı güçle, olası bir Suriye savaşından coğrafyası daha büyük bir Türkiye ile çıkabilir. Senaryoda tek eksik; ekonomik baskıdır (krizdir). Tahminim bu da yakında oluşacak, oluşturulacaktır.
Türkiye, Ortadoğu’da bir piyon değil aksine çok önemli ve güçlü bir oyuncudur ama unutmaması gereken bir Şah da olmadığıdır. Çünkü Şahlar hala Amerika ve Rusya’dır. Şimdilik Türkiye’nin karşısında Suriye, İsrail’in karşısında ise İran durmakta ve çember her geçen gün daralmaktadır. Yırtıcı bir hayvanı köşeye sıkıştırırsanız ve öleceğini anlarsa son çaresi tüm gücüyle size saldırmak olacaktır.

Irak’ın Kuveyt’i işgalini çağrıştıran olaylar zincirini bir hatırlayalım. Saddam Hüseyin ve Irak’daki Baas Rejimi aynen günümüzde Suriye’de olduğu gibi Rusya tarafından desteklenmekteydi. Acaba, diyorum, Suriye de üzerinde uzun zamandır hak iddia ettiği Hatay’ı, kendisine karşı konuşlandırılan Özgür Suriye Ordusu savıyla işgal edemez mi? Ve ederse ne olur?
Küçük detaylar içerisinde kaybolmak yerine büyük resme bakmanızı, bakarken de toplum üzerinde oluşturulmaya çalışılan asılsız kargaşalardan bir an olsun sıyrılıp Türkiye’nin yakalandığı bu esintiyle hangi yöne doğru dümen kırdığını görmenizi istedim.

Suriye kapımızı çoktan çaldı. Türkiye, şimdilik “evde yokum”, oynuyor. Ama evden gürültüler ve kavga sesleri de gelmeye devam ediyor.
Bakalım Türkiye ne zaman kapıyı açacak?


Dip Not: Cumhuriyet ve ilkelerini savunmak için illa solcu ve devrimci olmamız gerekmiyor. Senaryo gereği sağcıların Atatürk düşmanı, solcuların ise laikliğin savunucusu gösterilmeye çalışıldığı bu bölücü kurgudan bir an önce kurtulmanız dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder