Söyle.
Şimdi bu PKK’lılar ölüyor ya cehenneme gidiyorlar.
Evet.
Biz de ölünce cennete gidiyoruz.
Doğru.
Peki ya orda da savaşmaya devam edersek? Ve bunun sonu hiç gelmezse.
Ne diyorsun oğlum sen?
Ya, ben öldüm diyelim, siz de öldünüz ve cennette gene benim Komutanımsınız, orda da savaşıyoruz.
(Sessizlik)
Bilmem... Olabilir aslında, mantıklı.
O zaman belki biz cennetteyiz.
Hayatta gerçekliğin anlamını yitirdiği
anlar da vardır. Sizi bu tür karmaşık ve aldatıcı ruh hallerinin tam
başlangıcına yani filmin daha fikir aşamasındaki en yalın haline götürmek
istiyorum. Filmin ana fikri; eğer bir insanı ölmüş olduğuna inandırırsanız o
zaman ne ölümden korkar, ne karnı acıkır, ne uykusuzluk çeker, ne de yorulma
bilir. Çünkü ölüdür. Geriye sadece programlandığı işi yapmak kalır; savaşmak.
Askerliğini Güneydoğuda yapmış olanların
anılarını belki dinlemiş, bu konuda yazılan kitapları okumuş, güzel ve gerçekçi
filmler izlemiş olabilirsiniz. Ama sürecin psikolojik boyutunu hiç düşündünüz
mü? Bu yazımda askerlikteki pek çoğumuza mantıksız gelen ama sistem açısından
oldukça mantıklı beyin formatlama yöntemlerini anlatacağım.
Askerler
neden bütün gün ot yolarlar?
Bir
taş parçasını sabahtan akşama kadar taşımanın mantığı nedir?Bir asker, ağaç karşısında yüzlerce kere selam verirse ağaç ne hisseder?
Bu ve benzeri eylemlerin
hiçbiri ceza veya askere işkence olsun diye yaptırılmaz. Arkasında daha önemli
bir mantık silsilesi yatmaktadır. Değişik şehirlerden, farklı kültürlerden ve eğitim
seviyelerinden gelmiş binlerce askerden oluşan bir topluluk düşünün. Bu
topluluk içerisindeki bireyler, askerlik öncesi hayatlarında birer haylaz,
hırsız, kumarbaz, madde bağımlısı, yalancı olduğu gibi tembel, mızmız, anasının
kuzusu veya çok akıllı, atak, cesur ve korkusuz olabilirler. İlk bakışta
bunları birbirinden ayırmanızın imkânı yoktur, sonuçta konu askerliktir ve
yapılacaktır.
İşe takometreyi
sıfırlamakla başlanır. Takometreyi sıfırlamaktan kastım kişinin bu zamana kadar
öğrendiği kötü alışkanlıklarından, uygunsuz düşüncelerinden ve eylemlerinden
arındırılması sürecidir. Kişinin bilincine ve özüne kısaca format atmaktır.
Böylece asker, verilen emirlerin arkasında bir mantık veya soru işareti
aramaksızın komutu yerine getirir. Bunu yapmak için de önceden oluşturulmuş olan
kişisel mantığının ortadan kaldırması gerekir. En basit ve başarılı yolu ise tam
tersi işlemlere maruz bırakarak mantığın oto-kontrolünü ortadan kaldırmaktır. Genelde
askerliğin ilk ayı böyle geçer, uygulama süresi kişiye göre değişir ve zaman
alır. Emek gerektirir.
Takometre
sıfırlandıktan sonra (ne kadar becerilirse artık) bu sefer de kişinin
karakterine ve bilincine yeni davranış şekilleri ve neden-sonuç ilişkileri yüklenmek
gelir. Yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın, dürüst olacaksın, elindekini
paylaşacaksın, güçsüzü kollayacaksın, çoraplarını yıkayacaksın, botlarını
boyayacaksın, banyo yapacaksın, her sabah erken kalkıp yatağını düzelteceksin,
kavga etmeyeceksin, komutanının emirlerine harfiyen uyacaksın ve daha pek çok
kavram ve davranış şekilleri kişiye sil baştan yüklenir. Haykırarak söylenen
marşlarla askerlik bilinci ve vatana bağımlılık duyguları pekiştirilir.
Türküm
ben, komandoyum,Oğuz neslidir soyum,
Yeryüzünü titreten Fatih’lerin oğluyum.
Komando için ise işler
biraz farklıdır. Bilinç güncelleme ve yeniden yapılandırma çalışması biraz daha
ileri boyuta taşınır. Askerler saatlerce ve uzun mesafeler boyunca yürütülür,
buna intikal denir. İntikallerin en kısası bir gündür. Siz hiç bir tam gün
boyunca hem de uyumadan yürüdünüz mü? İnsan vücudu öyle bir mekanizmadır ki
sınırlarını kavradığınızda kendiniz bile şaşarsınız. En zor koşullarda, en ağır
eğitimlerden geçen komandolar artık öyle bir kıvama gelmiştir ki bilinç
yapılandırmanın son evresine geçilir.
Buna ben “Superman”
psikolojisi diyorum. Kişi kendisini o kadar güçlü, korkusuz, o kadar çevik ve yenilmez
hisseder ki artık ölümden korkmamaya başlar. Günlerce aç susuz kalabilir,
öldürmek için elleri dâhil her türlü silahı kullanır, en beklenmedik arazi ve
hava koşuluna adapte olabilir ve sonunda hayatta kalmayı başarır.
Artık yenilmezdir…
Eğitim son
haftasında şirin sigortacılar belirir, çok içten ve sevecen davranırlar. Amaçları Hayat Sigortası satmaktır. Tereddüt
etmeden imzalar atılır. Ve o imza ile aslında bilinçte kalan son pürüz de törpülenip
atılmış olur. Bir basit imza ile aslında kişi ölümünü kabullenir.
Tabi bir Tim
komutanı olarak bu tür bir eğitimden sonra elinizden geldiğince timinizdeki o
çocukların eksik kalan bilgilerini kişisel çabalarınızla tamamlamaya
çalışırsınız. Çünkü tiyatro sona ermiş gerçek askerlik başlamıştır. Artık
dağda, bir operasyonda, teröristlerin peşindesinizdir. Kurşunlar gerçektir, el
bombaları da. Bir süre sonra fark edersiniz ki aslında onlar da kendi mantıklarında
sizin gibi çoktan ölümü seçmiş birer Superman’dir.
Bundan sonrasında,
her şey kazasız belasız biterse askerler teskerelerini alır. Ailelerine,
sevenlerine kavuşur. Fiziksel olarak her şey yolundadır, mutlu bir son gibi
gözükse de yaşananların arkasındaki psikolojik sarsıntı pek gün yüzüne çıkmaz. Bir
ay öncesine kadar Superman olduğuna inanmış birinin gerçek hayata uyum sağlaması
yıllar sürecektir (Vietnam Sendromu ya da diğer nazik adıyla Post Travmatik
Stres Bozukluğu). Birer ölüm makinasına dönüştürülen bireylerin kimisi
avukattır, öğretmendir, benim gibi yazardır, esnaftır, kimisi taksicidir, elektrikçi
ya da balıkçıdır. Her an patlamaya hazır pimi çekilmiş bir saatli bombanın “tık
tık” sesleri arasında hayatımıza karışır, gözden kaybolurlar. Asıl dünyanın
korktuğu da Türkiye’nin bu görünmez ordusudur.
Size basit bir
matematik hesabı yapacağım, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Eğirdir Dağ
Komando okulunda yılda üç dönem vardır. Her dönemin sonunda yaklaşık 400 Yedek
Subay mezun olur ve hemen hepsi, birer time Komutan olarak atanır. Bir timde
komuta ettikleri asker sayısı ortalama 16-18 arası değişir. Yılda 1.200 Tim eder
yaklaşık 20.00 asker. 1990’dan 2010’a kadar, yaş aralığı 20-40 olan 400.000
kişi düşünün.
Komutanım, mağaraya ilk ben gireyim.
Neden?Hüso’nun geçen hafta oğlu oldu.
Tamam, kurşungeçirmez yeleği giy.
İçerisi dar ama rahat edemem.
Giy lan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder